Muharrem Orucu Hadis-i Şerif
Muharrem Ayı
“Haram aylar” içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı “Muharrem” adından da fark etmek mümkündür. Zira “muharrem” kelimesi, “haram kılınmış”, “hürmete lâyık” anlamlarına gelmektedir. Muharrem ayına büyük önem verilmiştir. Muharrem ayını önemli kılan özellikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
1.Hicri yılbaşı olması
Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, kameri yılda -güneşin değil- ayın hareketleri esas alınmaktadır. Hicrî tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)' in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi, Hz. Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi. Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer devrinde, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (Miladi 622), İslâmî takvimin başlangıç yılı (Hicri 1) olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.

2. Aşûre günü (On Muharrem)
Bilindiği üzere Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye hicret ettiğinde, orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler, Hz. Musa ile İsrail oğullarının, Firavunun zulmünden Aşûre günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri, Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Samî dinlerde özel bir yere sahip görünen aşûre günü, Cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Resûl-i Ekrem’in de peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde, bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu Müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur. (Buhârî, Savm, 69; II, 250; Tirmizi, Savm, 50; III, 128)
İbni Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde, Yahudilerin Aşûre günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir?” diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.), “Ben Musa’ya sizden daha lâyığım.” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti.” (Buhârî,Savm, 69; II, 251; Müslim, Savm, 127; I, 795)
Hz. Peygamber, Aşûre günü oruç tutmayı teşvik etti ve şöyle buyurdu:
“Aşûre günü orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah’tan umarım.”


Ramazan ayı ve aşûre günü
Aşûre günü oruç tutulması uygulaması, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam etti.
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı.” (Bakara, 183) âyeti inince, Aşûre orucu isteğe bağlı hâle geldi.
Hz. Aişe bunu şöyle anlatıyor:
“Resûlullah (s.a.s.), Aşûre günü oruç tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, dileyen Aşûre günü oruç tuttu, dileyen tutmadı.” (Buhârî, Savm, 69; II, 250)
Aynı konuda yine Hz. Aişe’den gelen diğer rivayet de şöyledir:
“Ramazan orucu farz kılınmadan önce (Kureyşliler) Aşûre günü oruç tutarlardı. Aşûre günü, Kâbe’nin örtüsünün değiştirildiği gündü. Allah Teâlâ Ramazan orucunu farz kılınca Resûlullah (s.a.s.), ‘Dileyen Aşûre günü oruç tutsun, tutmak istemeyen de tutmasın’ dedi.” (Ahmed, VI, 244)
Hz. Peygamber (s.a.s.) Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmayı ashabına tavsiye etmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur:
Resûlullah (s.a.s.) Aşûre günü oruç tutunca kendisine; “Ey Allah’ın Resûlü, bu gün, Yahudilerin ve Hıristiyanların hürmet gösterdikleri bir gündür.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah, “Gelecek yıl inşallah Muharremin dokuzuncu gününde de oruç tutacağız” dedi. Ertesi yıla ulaşamadan Resûlullah vefat etti. (Müslim, Sıyâm, 133; I, 797-798)
Peygamber Efendimiz Muharrem orucuyla ilgili olarak şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayından sonra tutulan oruçların en hayırlısı, Allah’a izafetle (Allah’ın ayı denilerek) şereflendirilen Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz ise, geceleyin kılınan namazdır.” (Müslim, Sıyâm, 202; I, 821)
Peygamberimiz, bir başka hadiste de, Aşûra günü'nde tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağını müjdelemiştir. (Tirmizi,Savm, 48; III, 126) Ancak, Hz. Peygamberin bildirdiğine göre yalnızca Aşûra günü değil, Muharremin 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir. (Müslim, Sıyâm, 38, I, 821)
Aşûre günü oruç tutmanın faziletine ilişkin sahih hadisler bulunmasına karşılık, o günde hububat karışımı aş (aşûre) pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek ve kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih habere rastlanmamaktadır. (Yavuz, Yusuf Şevki, “Aşûra”, DİA, IV, 25) Bununla birlikte, Müslüman Türklerin dinî halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşûre, aynı zamanda Muharremin onuncu günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde de özel merasimle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olmuş ve sosyal dayanışmaya önemli katkılarda bulunmuştur. Çok eskiden beri devam eden aşûre aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilmiş, “aşûre testisi” adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtılmıştır.
Aşure İlahisi
Aşûre gününde meydana gelen diğer tarihi olaylar
Aşûre günü adı verilen 10 Muharrem gününde meydana geldiği rivayet edilen diğer bazı önemli olayları da kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
a. Rivayete göre, Hz. Nuh’un gemisi Tufandan kurtulup, Cûdî dağına Aşûre günü oturmuştur. Bilindiği üzere, Hz.Nuh, Allah’ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardı. (Hûd, 25-43)
b. Hz. Ademin tövbesinin kabul edilmesi,
c. Hz. İbrahim’in, Nemrut’un ateşinden kurtulması,
d. Hz. Yakub’un oğlu Yusuf’a kavuşması,
e. Hz. Musa ve İsrail oğullarının Firavunun zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem (Aşûre) günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır.